Belirli Sözleşme Bedellerindeki Döviz Yasağı: Şimdi ne olacak?

Son dönemde Türk Lirası’nın döviz karşısında yaşadığı değer kaybının yavaşlatılması ve azaltılması amacıyla alınan, iktisadi bir önlem niteliğindeki, 32 sayılı Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında Karar’da değişiklik yapan 85 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararı (“Karar”), Resmî Gazete ’de yayımlanarak yürürlüğe girdi ve Türkiye’de yerleşik bulunan gerçek ve tüzel kişilerin kendi aralarında düzenledikleri; belirli Sözleşmelerin bedellerinin döviz veya dövize endeksli olarak kararlaştırılması yasaklandı.  

Bu sözleşmeler;

  1. Taşınır ve Taşınmaz Alım Satım Sözleşmeleri,
  2. Taşıt ve Finansal Kiralama da dahil olmak üzere her türlü taşınır ve taşınmaz Kiralama Sözleşmeleri,
  3. Leasing Sözleşmeleri
  4. İş Sözleşmeleri,
  5. Hizmet Sözleşmeleri,
  6. Eser Sözleşmeleri,

Olarak Karar’da sınırlı olarak sayılmıştır.

Karar içeriğinde sayılan sözleşmelerin geneli açık olmakla birlikte, eser sözleşmelerinin hangi konuları kapsadığının detaylandırılması muhtemel bir hak kaybının önüne geçebilecektir.

Eser sözleşmesi, gereksinim duyduğunu her türlü nesnenin “satın almak” yerine, olmasını istediğiniz biçimde özel olarak “yaptırmak” için, işin ustası bir yapımcıya ısmarlanmasıdır. Bir elbiseyi satın almak yerine bir terziye diktirmeniz, eviniz için standart gereçler yerine özel yapım olarak tercih ettiğiniz ev gereçleriniz, evinizin için yaptırdığınız her türlü tadilat ve dekoratif değişiklikler, bozulan eşyalarınızın bakım ve onarımı, evinizi kat karşılığı bir müteahhit ile anlaşarak yeniden yaptırmanız (kentsel dönüşüm), otomobilinizi rutin bakım için servise vermeniz veya tamir ettirmeniz, bir mimara veya mühendise proje çizdirmeniz, yatırım uzmanınızdan tavsiye almanız, Avukatınızdan hukuki görüş almanız, işyeri veya evinizin temizlik ve bakım işlerini bir kişi veya firmaya vermeniz gibi örnekler sizi bir eser sözleşmesinin tarafı haline getirecektir ve bu sözleşmelerin bedellerini döviz cinsinden kararlaştırmanız mümkün olmayacaktır.

Önemle belirtmek gerekir ki, Karar kapsamında yer alan sözleşmeler içeriğinde yer alan bedellerin yanı sıra sözleşmelere bağlı yükümlülükler de bu yasak kapsamında değerlendirilecektir. Buna en uygun örnekler, Kira Sözleşmelerinde her ne kadar sözleşme bedeli içerisinde yer almasa da yan yükümlülük olarak bulunan “depozito” bedeli veya bir satış işlemi içerisinde verilen “kaparo” veya “peşinat” da döviz yasağı kapsamında değerlendirilecektir.

Karar’ın Geçici 8. Maddesi ile Karar’ın yayım tarihi olan 13.09.2018 tarihinde mevcut ve halen yürürlükte olan ve bedelleri döviz cinsinden belirlenen sözleşmelerin, otuz gün içerisinde sözleşme taraflarınca anlaşılarak Türk Lirası cinsinden yeniden belirlenmesi zorunluluğu daha büyük bir sorun olarak gözükmektedir. Bunun nedeni ise Karar kapsamında bulunan sözleşmelerde yer alan bedellerin taraflarca Türk Lirası üzerinden kararlaştırılmasının belirli ilkelere bağlanmamış olmasıdır. Örneğin sözleşme tarihinde birim döviz karşılığı 4-TL olan bir bedel açısından güncel birim döviz fiyatının 6.5-TL olduğu bir durumda taraflarının nasıl uzlaşacağı ve hangi kur üzerinden Türk Lirası uyarlaması yapacağı belirsiz olarak gözükmektedir. Bu belirsizlikte birçok sözleşmenin uyuşmazlığa düşmesine ve bu sözleşmelerin Mahkemeler önüne gitmesine yol açacaktır.

Kaldı ki, Kanun koyucu Türk Borçlar Kanunu’nun 138. Maddesinde yer alan “Aşırı İfa Güçlüğü” başlıklı maddesi ile ekonomik kriz ortamlarında tarafların sözleşmeye bağlılığın olumsuz sonuçlarından korunması amacıyla hali hazırda düzenlemiştir. Düzenlemenin amacı, basitçe, sözleşme tarafı olan kişiyi ekonomik sistemin olumsuz getirilerinden korumak ise de Yargıtay bu amacı incelemelerinde hiçbir zaman amaçlanan korumayı ölçüt olarak kullanmamıştır. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından verilen 2014/1614 E. Sayılı kararında geçen “Türkiye ekonomisinin zaman zaman krizlere sebebiyet verdiği ve krizlerin öngörülebilir olması nedeniyle bu borçlanmaya sebebiyet veren kişilerin bu duruma katlanması gerektiği” yönündeki görüşüyle “mütemadiyen ekonomik krizli Türkiye” kriterini hukuk içerisinde dahi değerlendirilemeyecek bir şekilde içtihat haline getirmiş; Kanun’un tüm paydaşlar açısından korumayı amaçladığı menfaatin önüne geçilmiştir. Ekonomik krizin olağan ve sıradan fiili karine olarak kabul edilmesi, Sözleşme taraflarınca açılacak olan uyarlama davalarında da Mahkemelerin bu kriter çerçevesinde inceleme yapacak olması nedeniyle sözleşme taraflarının gereken korumadan yararlanabilecekleri oldukça şüpheli gözüktüğü aşikardır. Mahkemelerin kararlarının hakkaniyeti de bu noktada oldukça sorgulanır hale gelecek ve bir standart belirlenemeyecektir.

Kararın Anayasa ile güvence altına alınan Sözleşme Serbestliği ilkesinin ağır sekteye uğramasının yanı sıra, iktisadi düzende ithalat ve ihracat ağırlığında yürüyen yapı içerisinde döviz yasağı sözleşme bedellerinin sağlıklı belirlenmesinde ve maliyet-kar hesaplamalarında büyük duraksamalar yaratacağı açıktır. Bunun yanında Türk Lirası zorunluluğu, yabancı yatırımcı açısından hali hazırda stabil olmayan güven unsurunu daha da sarsarak, istihdam ve şirket yapılandırmaları açısından Türkiye’nin orta vadede tercih dışı kalmasına rahatlıkla yol açacaktır. Ekonomik sistemin seçilmesinde, yönetilmesinde ve denetlenmesinde hiçbir katkısı olamayan bizlerin, sözleşme bedellerini Türk Lirası’na çevirmek gibi sıra dışı iktisadi ve hukuki değişikliklerin altında ezilmekten kurtarmak ve öngörülebilir bir hukuk alt yapısı, üst yapı olan iktisadi düzende de olumlu sonuçlar verecektir.

Karar hükümlerini yürütme yetkisi ve Karar kapsamında öngörülen istisnai durumları belirleme yetkisi Hazine ve Maliye Bakanlığı’na verilmiştir. Bakanlığın daha önceki aldığı kararlar çerçevesinde istisnanın döviz cinsinden kredi borcu bulunan yatırımcıları kapsayacağı öngörülmekle birlikte, 17.09.2018 tarihinde Bakanlık internet sitesinden yapılan açıklama ile kapsamının “döviz cinsinden girdi maliyetler ve yükümlülüklerin değerlendirmeye alınacağı” görüşüyle bu öngörüyü teyit etmiştir.

Döviz kredisi kullanabilen ve bu kapsamda döviz cinsinden yükümlülük altına giren Türkiye’de yerleşik kişilerin yaptığı sözleşmeler Karar’ın getirdiği yasaktan etkilenmeyecektir.

Daha fazla bilgi ve sorularınız için iletişim formunu doldurarak bize ulaşabilirsiniz.